Yazı yazmadan önce aşkın ve aklın mekânına bakarım. Gönülde ve beyinde oluşmuş düşünceme bakarım. Düşüncemin yer aldığı Tarih ve Tabiata bakarım. Tarih ve Tabiattaki düşüncenin hayata yansımasına bakarım.
Görüyorum ki, Allah her şeye bir denge koymuş! Allah bu dengeye “KADER” dememizi istemiştir.
“Müminler ancak kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulun. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” (Hucurat/10)
Kardeşlik sevgi ve muhabbettir. Kardeşlik tıpkı yağmurun toprağa verdiği hayat gibidir. Kardeşlik bir limana benzer. Kardeşlik gönül almak, tebessüm etmek, huzur bulmaktır. Ve kardeşlik mutluluğu paylaşmak, hüzün ve kedere ortak olmak, mesafeleri, sınırları, engelleri ortadan kaldırmaktır…
Kardeşlik renkleri, dilleri, kökleri farklı olan yürekleri birleştirmek, zulüm ve şiddete, akan kana ve gözyaşına duyarsız kalmamaktır.
“Birbirinizle üstünlük yarışına girmeyin! Birbirinize haset etmeyin! Birbirinize kin beslemeyin! Birbirinize sırt çevirmeyin, Ey Allah’ın kulları kardeş olun!” (Müslim, Birr, 28)
Bir ülkenin temel taşları eğer yerinden oynuyorsa, hemen aklınıza polisiye tedbirler getirmeyin. Şiddetin dili şiddetle çözülmez bilin!
Belki birileri yeryüzünde yaşamak için şiddet kullanabilir. Fakat döner dolaşır şiddet sahibini vurur.
Bunların başında ABD, Rusya, Çin, Almanya, Fransa, İngiltere gelir. Bu devletler de İsrail’in kuklasıdırlar. Dünyada hepsinin üstünde İsrail ve onun çıkarları vardır.
Çünkü dünya ekonomik düzeni Rockefeller ve Roschild hanedanlarının öncülüğünde bir avuç çete tarafından İsrail adına yürütülmektedir.
Allah Resulü zamanında ki “Mekke Çetesi” gibi, zamanımızın çeteleri de tüm terör guruplarını hem kuruyor ve hem de yönetiyor.
Gıda, enerji, gübre, ilaç, finans, kıymetli madenler, tohum, tarım ilaçları, su, silah, sinema vb. sektörler dâhil olmak üzere, tüm stratejik sektörlere hâkim olan bu vampirlerdir.
Bu çete devletler her ülkede demokrasiyi yıkmakta, kendilerine uşak diktatörleri iktidara getirmekte, terör ve darbe düzenlemekte, harpler çıkarmakta, suikastlar tertip etmekte, rüşveti ve her türlü ahlaksızlığı yaygınlaştırmaktadırlar.
Özellikle cemaatler yoluyla din istismarı yapmakta, en yaygın biçimde şantaj icra etmektedirler. Bu ahlaksızlık bataklığında başı, ABD çekmektedir. Siyonist Evanjelist grup da, parsayı toplamaktadır.
Zavallı ABD halkı da mağdurdur. Zira kendileri de bu çetenin kölesidir. Mesela 55 milyon ABD’li aşevlerine mahkûm durumdadır. Milyonlarca ABD’li sokaklarda sürünmektedir. Dünyada milyarlarca insanı açlık ve sefalete mahkûm etmektedirler.
Bazı sömürülen İslam ülkelerinde, demokrasi ve hukuk düzeni yoktur. Başlarına zalim, müsrif, rüşvetçi, hırsız, şahsiyetsiz ve kendilerine köpeklik eden diktatörler getirilmiştir.
Bu ülkelerde her gün yeni rezaletler, ahlaksızlıklar, rüşvetler, yolsuzluklar, cinayetler, kanunsuzluklar vb. ortaya çıkmaktadır. Ancak, bu diktatörlerin zulmü bir türlü son bulmuyor.
Dünyanın her tarafında koyu sefalet ve arsızca bir sefahat hâkimdir. Aklımıza niçin “Sosyolojik” tedbirler gelmiyor. Deveyi dövmeden önce, niçin onun uyuz olabileceği düşünülmüyor?
“Sosyal” yapının neden bozulduğuna bakmadan, bozulmanın sebepleri üzerinde durmadan, hemen zabıta güçleri akla geliyor!
“Gerileme Dönemi” sürecine giren Osmanlı Devletinin Yöneticileri, İsyanları bastırmak ve anarşiye son vermek üzere Kuyucu Murat Paşayı yetkilendiriliyor, tüm tedbirlere rağmen, devletin yıkılışına mani olunamıyor.
Yıkılışın asıl sebepleri üzerine yöneticiler bir türlü gitmek istemiyorlar.
Bana göre, Osmanlı Devleti “İttifak Devletleri” tarafından değil, o devletlerin elindeki “Şirketler” tarafından yıkılıyor. Bu şirketlerde Yahudilerin elindedir. Tıpkı bugün olduğu gibi…
Bu şirketler, Osmanlının “Etnik” yapısını tahrip ediyor, parçalıyor ve yıkıyorlar. Bu gün de aynı oyunlarla karşı karşıya kaldığımızdan kimsenin şüphesi olmasın! Devletin bekasına son vermek için tertip edilen her ihtilalin arkasından hep bu uluslararası şirketler çıkıyor.
Bana göre Tarihin seyri, “İnananla/İnanmayanlar” arasında değil, “Adaletle/Zulüm” arasında sürüp gidiyor.
Buradan bakıldığında, Batılıların tarih boyu yaptıkları en başarılı iş:
İşgal, Yakma, yıkma, talan etme ve öldürme olarak görülüyor.
Geçmişe gitmeye gerek yok, hemen yanı başımızda olanlara bakmak yeterli olur kanaatindeyim.
Yakın zamanda Batılılar Irak’ı işgal ettiklerinde bir milyon insani katletti. Afganistan’ın işgalinde ülkeyi kalbura çevirdi. Suriye’yi ülke olmaktan çıkardı. Şurada/burada Müslüman kanı hala dökülmeye devam ediliyor.
Dökülen bu kanlar, bazı İslam ülkelerinin başlarında ki zalim, müsrif, rüşvetçi, hırsız, şahsiyetsiz diktatörler tarafından dökülüyor!..
Batının bilinçaltında yatan psikoloji; “Haçlı Seferleri” ruhudur.
Yani Haçlı Seferleri “Din Savaşları” olarak zannedilmesin. Bu savaşlar, dünya nimetlerini pay etmek için yapılmıştır!..
Şimdi yapılması gereken şey:
ABD, İngiltere, İsrail niçin insanlığa bu kadar öfkeli diye sormalıdır?
İslam özü itibariyle hiçbir zaman bu anlamda şiddetin kaynağı olmamıştır. İslam’da sivili öldürmek yoktur. Kafa kesip top oynamak yoktur. Tapınaklara, ibadethanelere, sivil alanlara, tarlalara, bahçelere saldırmak yoktur. Kadınları çocukları esir etmek, köle cariye yapmak yoktur. Sadece eli silahlı olan güçlere karşı mücadele vardır.
“Harici-Selefi-Vahhabi” kültürüyle beslenen “Haçlı Ruhudur.”
Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki, bugün de aynı ruh ve oyunlarla Müslümanlar karşı karşıyadır…
Devletin bekasına son vermek için tertip edilen her ihtilalin arkasında hep bu uluslararası şirketler vardır. Tarih boyu bu hakikat hiç değişmemiştir.
Böl, parçala, yönet oyunu İngilizlerin, yık ve yeniden yap oyunu Yahudilerin karakteri olmuştur. Demek ki yak, yık, talan et kötü insanların özelliğidir.
Batılıların tarih boyu yaptıkları en başarılı iş:
İşgaldir, öldürmektir. ABD, İngiltere, İsrail İslam’a ve insanlığa öfke dolu! Aynı şekilde bu güçlere karşı da mazlum insanlar öfke dolu… Eğer öfkenin pimi bir çekilirse, bilin ki öfke, hiçbir sınır tanımaz.
Bütün darbeler ABD ve İsrail tarafından planlanmış ve uygulanmıştır. 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat, 15 Temmuz gibi…
ABD’de tabii afetler hiç bitmiyor. Can güvenliği kalmadı, her gün katliamlar yaşanıyor. Uyuşturucu tüm gençlerini esir aldı. Yaptıklarının bedelini ödüyorlar.
Yukarıdan beri yazdığım yorumlar, belki birilerinin aklını başına getirir!..
Mahmut AKYOL