Şevval ay’ı piyangosu, İnsan dinini kaynağından Kurandan öğrenmezse ya hurafeci olur, ya da bidatcı olur. Şevval ayı orucu, Hz. peygamber den üç yüz yıl sonra sufilerinin uydurduğu bir oruçtur.(Süleyman Ateş.)
Bu orucu tutmamak daha hayırlıdır. Zira oruçta menfaat ve çıkar söz konusu, Yüce Allahın söylemediği emretmediği orucu, sufiler icad etmişlerdir. Dolayısıyla Allahın emretmediği orucu insanlara yalan söyleyerek tutturuyorlar. Yüce Allahın emretmediği ibadetleri şartlı yapmak şirktir. Şevval ayı orucunu köşesinde emreden muhterem acaba kendisi bu orucu tutuyor mu?
Siz ey iman edenler. Yapmadığınız yapamayacağınız şeyleri niçin söylersiniz. Yapmadığınız yapamayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında ağır sonuçları olan pek dehşetli bir davranıştır. (SAF süresi/2-3.)
Kuranda geçen üç haram aylar ise zilkade, zilhicce ve muharrem aylarıdır. Ancak bu üç ay’a recep ayı’ da Araplar tarafından ilave yapılarak dört haram ay olmuştur. Bu dört ayda savaş yapmak yasaklanmıştır. Bu aylar ticaret yapma ve dinlenme ayıdır. Bu aylar kutsal aylar değildir. Kuranda kutsal ay sadece ramazan ayıdır.
Ramazan ayı öyle bir aydır ki, insanlığa rehber olan hidayet bu rehberliğin apaçık belgelerini taşıyan Kuran ve hakkı batıldan ayıran Furkan Kuran işte bu ayda indirilmiştir. Sizden biri bu aya ulaştığında oruç tutsun.(Bakara/185.)
Biz onu kadir-kıymet gecesinde Biz indirmeye başladık.
Bilir misin o kadir- kıymet gecesinin mahiyetini nedir?
O kadir- kıymet gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. (Kadir/suresi/1 - 3.)
Bin ay (83)seksen üç yıl. (6)Altı ay eder). Siz bu iman eylemi ramazan orucunu inanarak tutarsanız, seksen üç yıl oruç tutmuş oluyorsunuz.
Şimdi siz Kuranın bu ayetlere bakmadan şevval ayı orucunu tutacaksınız, tüm seneyi oruçlu geçirmiş olacaksınız. Yüce Allahın seksen üç yıl sevabını az bulacaksınız, onun yerine şevval ayı orucu tutacaksınız.
Hâşâ Allah şevval ayının faziletini unutmuş. Hz. Peygamber ümmetine bu ayın faziletini hatırlatmış El insaf.
Buna cevap Kurandan?
Ve eğer(peygamber) kısmen dahi, söylemediğimiz sözler uydurarak Bize isnat etseydi, onu bundan dolayı sağ elimizle şiddetle yakalar, sonra da yine bundan dolayı şah damarını kesip başını gövdesinden ayırırdık da, sizden hiç kimse buna engel olamazdı.(HAKKA SURESİ/44-45-46-47.)
Hz. Peygamberin 23 yılda inşa ettiği İslam dinini Emeviler, Hz. Ali Muaviye arasındaki hakem olayından sonra, Halife olan zalim Maviye ve oğulları İslam dinini 93 yılda yok ettiler. Hz. Peygamberin kendi yetiştirdiği on bin sahabeyi de yok ettiler. Bunun yerine Yahudilikten, Hıristiyanlıktan ve cahiliye adetlerini din diye insanlara zorla kabul ettirdiler. Şevval ayı orucu gibi dine birçok ilaveler yapıldı. Kuranı Kerimde olmayan şey din değildir.
Bu konuda Mahmut Akyol hocamız bakınız ne diyor?
MÜSLÜMANLARIN aldatıldığı konulardan bir tanesi de bu MÜBAREK GECELER konusudur.
İnsanlar, kişilik yapılarında var olan HIRS, KOLAY KAZANC, KISA ZAMANDA KÖŞEYİ DÖNME gibi zaafları sebebiyle, önlerine konan yalanları hiç sorgulamadan, tıpkı bir BALIĞIN ZOKKAYI YUTMASI gibi yutmuşlar, İNANC ve AMELLERİN yozlaşmasına yol açan bu yalanlara hep inanmışlardır.
Bilindiği gibi çeşitli kesimlerde, özellikle de TARİKAT ve TASAVVUF çevrelerinde bazı günler, geceler ve aylar “MÜBAREK” ilân edilmiş ve bu mübarek zamanlar için de ÖZEL NAMAZ (SALÂT), ORUÇ ve ZİKİRLER İCAT ETMİŞTİR. Ama yapılan mübarek gece ilânları ve icat edilen özel ibadetler, sadece bu kesime mensup insanlar arasında yayılmakla kalmamış, başlangıçta dilden dile dolaşarak yayılan bu bidatler, zaman içinde çeşitli yayınlarda, TAKVİM YAPRAKLARININ ARKALARINDA yer almak suretiyle daha geniş kitlelere ulaşmış, şimdilerde ise devletin RESMİ KURULUŞLARI tarafından uygulanır olmuştur.
DİNİN SAHİBİ YÜCE ALLAH’IN, böyle şeyleri emretmemiş, önermemiş olması ise, bu bidatlerin yer aldığı HADİSLERİN, MAALESEF DİNİN HZ. KUR’AN’DAN sonra gelen kaynağı sayılması sayesinde dikkate alınmamıştır.
Oysa bu HZ. KUR’AN dışı uygulamaların savunucuları tarafından, DİNİN HZ. KUR’AN’DAN sonra gelen kaynağı olarak gösterilen HADİSLERİN “SAĞLAM” olarak nitelenenlerinde, HZ. RASÜLÜLLAH efendimizin böyle özel günler, geceler ve aylarda özel ibadetler yapmadığı ve kimseye yapmasını söylemediği de yazmaktadır:
Alkame, şöyle demiştir. Ben Aişe ye:
Resulullah günlerden bazılarını herhangi bir şeye tahsis eder miydi? Diye sordum.
Âişe: Hayır, tahsis etmezdi. Onun ibadeti aralıksız ve devamlı idi. Resulullah’ın edasına takat getirdiği hayır ve ibadete hanginiz takat yetiştirir ki? Diye cevap verdi.” (Sahih-i Buhari, Oruç Kitabı, Bab 63, hadis no: 96)
Konu, HZ. KUR’AN ışığında değerlendirildiğinde ibadet günü, ibadet gecesi ibadet ayı gibi özel zamanların HZ. KUR’AN’DA yer almadığı, dolayısıyla bu tarz kabullerin İSLAM’IN ruhuna aykırı olduğu görülmektedir. Yani, İSLAM dini ibadeti, senenin her mevsiminde, her ayında, her gününde, her gecesinde, hatta her saatinde ve her saniyesinde öngörmüştür. İSLAM’DA turizm mevsimi, av mevsimi, kayak mevsimi gibi bir ibadet mevsimi yoktur.
Yani İMANIN görüntüsü ve meyveleri her an ortada olmalıdır:
Görmedin mi ALLAH nasıl bir örnekleme yaptı: Güzel söz (LA İLAHE İLLALLAH-İMAN); kökü yerde dalları gökte olan bir ağaca benzer. …O ağaç, RABBİNİN izniyle meyvelerini her zaman verir. ALLAH insanlara böyle örnekler verir ki, düşünüp ibret alabilsinler. …Pis söz (küfür) de gövdesi toprağın üstünde destek bulmuş bir ağaca benzer, dayanağı yoktur onun. İbrahim Suresi/24–26
DİNİMİZDE ibadetin/ kulluğun, zamanla alâkalı bir özelliği olmadığı gibi, zeminle de ilgisi yoktur. Yani, Mekke’de kılınan namaz (salât) ile Moskova’da kılınan namaz (salât)ın, ya da Medine’de tutulan oruçla İzmir’de tutulan orucun, ya da Recep ayında tutulan oruçla Teşrini Evvel’de tutulan orucun veya Salı günü tutulan oruç ile Cuma günü tutulan orucun, dinimiz nezdinde hiçbir farkı yoktur. Başka bir ifade ile İSLAM DİNİNDE yapılan kulluk görevlerine EKSTRA PROMOSYON verildiği zamanlar ve mekânlar söz konusu değildir. Aslında MÜSLÜMANLARIN da, sevap kazanma/ ARTI PUAN toplama anlayışını bırakmaları, bunu yerine YÜCE ALLAH’IN rızasını kazanma ve YÜCE ALLAH’IN lütfettiği nimetlerin şükrünü eda etmeyi düşünmeleri, SALİHAT İÇEREN AMEL İŞLEMELERİ, HAKKI SÖYLEMELİ, HAKKA YÖNELMELİ, HAKKA YÖNLENDİRMELERİ gerekmektedir. Hangi akıl sahibi bu uydurmalara inanır ki.
Ve O aklını kullanmayanları pisliğe mahküm eder. (YUNUS Süresi/100.)