KADER; İnsanlar arsında en çok tartışılan konulardan biride kader konusudur. Maalesef insanlar kader konusunu alabildiğine istismar etmişler. Ve bunun faturasını da Allah’a çıkarmışlardır. Ne yapalım ilahi kederi böyleymiş Allah bize böyle bir kader yazmış. Bizde bu kadere razı olacağız. İşte bu sebeple kadercilik, birbiriyle karşıt kesimleri ortak bir payda haline geldi. Allah cahiliye kader anlayışını kaldırdı, biz ise geri getirdik.
Önce siyasiler tarafından kullanılan meşrulaştırıcı bir manivela iken, sonra ilk kelamcılar tarafından zındıklara ( gnostiklere) karşı kullanılan bir araç oldu, en sonunda üretilen rivayet yolu ile İslam ile akaidinin bir parçası haline geldi.
Düşünce tarihimiz de bütün olayların önceden Allah tarafından belirlenip kayda geçtiği şekilde zorunlu olarak meydana geldiği ve herkesin rolünün ezelden belirlenip dağıtıldığı, insanların bir aktör gibi bunları oynadığı, şeklindeki Cahiliyye, inancı bir dönem sonra çeşitli etkenler altında hortlayarak, gerek Cebriye ekolünün (insanın iradesini inkar eden bir fırka)ve gerekse Ehli-sünnetin itikadı mezheplerinden bazılarının görüşü olarak İslam inancına girmiştir.
Her şey Allah tarafından önceden takdir edilmiştir. Takdir edilen bu fiili kul işlemeye mecbur olan robot gibidir. Allah’ın mutlak idaresi karşısında insan havada rüzgârın önünde şuraya buraya sürüklenen bir tüy gibidir. Şüphesiz bu tür anlayışlar gerek Hz. Ali- Aişe ve Hz Ali- Muaviye arasında meydana gelen ve binlerce sahabinin birbirini öldürdüğü Cemal ve Sıffin savaşlarından sonra kişilerin bu travmadan vicdanlarını rahatlatması için, gerek zalimlere destek olan bazı saray ulemasının vicdanlarını mazur göstermesi için, gerek haksızlıkla yönetenlerin yaptıklarına meşruiyet kılıfı oluşturmak için ve gerekse ortaya çıkan fırkaların kendi anlayışlarını haklı göstermek için hortlattığı Cahiliyye kader anlayışını uydurulan veya bu inanca uydurulan hadis formunda seslendirerek.
Eşari ( İranlı din âlimi) bu hadisleri zikrederek onları zorlama yorumlarla desteklediğini ima ettiği ayetleri de almayı ihmal etmemiştir. Kader’le ilgili ayetlerde kendi görüşüne göre yorum yaparak, çarpık kader anlayışını İslam dinine bulaştırıp mal etmiştir
Kader Allah’ın yazgısı değil, insanların kendi algısıdır. Sorumsuzluğun adını kader koymuşlar. Kader, alın yazısı değil ölçüdür, ölçülü ve sorumlu davranmaktır, Roller dağıtılmadı, Roller tanıtılmıştır. Kader insan’ın istek dilek ve temennileridir.
Kader, ölümü ve ahireti bilmektir. Kader nasıl yaşadığındır, Kader ölçmek biçmek onu doğru anlayıp yaşamaktır. İnsan’a Allah tarafından verilen İradeyi Allah kader kıldı. Allah insan’a seçmeyi kader kıldı. Allah, her şeye kadir olandır, iradeye bağlı eylemlerin gerçekleşmesinde, iradeyi kullanmak da kaderdir.
Ancak varlık âleminde her şey, Onun takdiri ile olup biter. Onun takdiri dışında, hiçbir şey olmaz. Onun bir şeyi takdir etmesi, o şeyi bir ölçü ile yaratıp, ona bir yasa, konum, durum, zaman, mekân, süre tayin etmesidir.
Onun takdirinin dışında hiçbir şey yoktur demek, O hiçbir şeyi başıboş ve gelişi güzel yaratmamıştır demektir. Yarattığı her şeyi bir kader, ölçü ile yaratmak da onun takdiridir.
Kader, seçebileceğimiz kadar kaderdir. Kadere iman ise Allah’ın hiçbir şeyi ölçüsüz yaratmadığına inanmak iman etmektir. İnsanların sapması Yüce Allah’ın kaderi değil, insanların kendi tercihleri ve eylemleridir. Eğer insan’ın kişilik yönünden, tek bir kaderi olsaydı, yaptıklarından hiçbir şekilde sorumlu tutulmaması gerekirdi.
Oysa din ve ideolojiler, insanı yaptıklarından sorumlu tutar. Kader iki çeşittir. Birincisi İlahi (külli) kader vardır, bir de insanların kendi iradesine verilen cüzi kader vardır. İlahi kader insan’ın şekli şemalı boyu rengi cinsiyeti nerde ve ne zaman doğacağı ömrü ölümü kendisine ait vücut organlar ve dünyadaki her şeyi kullanmak, her şeyden yararlanmak onu kullanmasın adı ilahi kaderidir. Bunlar insan’ın seçimini aşan hususlardır. Bunlar Allah’ın seçimidir. İşte size bir örnek verelim.
Bu kitapta Meryem’i de gündeme taşı. (19-Meryem/16.)
Hz Meryem’e verilen ilahi kaderdi. İşte insana verilen ilahi kader budur. Ancak Yüce Allah Meryem’e bu kaderi yazdı, ona sahip çıktı, onu âlemlere üstün tuttu. Onu dünyadaki bütün kadınlardan da üstün kıldı. Onu bir çiçek gibi büyüttü korudu.
Bunun üzerine Rabbi onu memnuniyetle kabul etti, onu bir çiçek gibi yetiştirdi. (3-Ali-imran/37.)
Hz Meryem, Hz İsa’yı büyütüp bir Peygamber annesi oldu, bu görevini tamamlayan Meryem’i Yüce Allah kendi iradesine yani cüzi kaderine bıraktı ( terk etti). Cüzi kader ise şöyledir.
Allah insan’a kendinden ruh üfledi, insan da şu üç cevher oluştu. Bir akıl, iki insanın iradesi, üç vicdan, insan’ın eline de beyaz bir defter, birde kalem verdi. İnsanları bu deftere eylemlerini yazmalarıda kendi kaderleridir, kaderidir. Zira seçmeyi insana Allah dilemiştir. Şu muhteşem ayet bunun haberi verir.
İnsan’ın kederini kendi çabasına bağladık. (17-İsra/13.)
Sema’ya yükselenler sebep, yani istek ihtiyaçlarımız ve arzularımız, inenler ise sonuçtur. (sana verilenlerdir) Allah herkese eylemlerine göre bir tecellisi vardır. İşte delili.
Allah yedi kat gökleri ve yerden de bir o kadar kadarını yaratandır.
Onun yaratıcı iradesi bu ikisi arasında her an yenilenerek sürekli tecelli eder ki Allah’ın her şeye muktedir olduğunu ve her şeyi akıl sır ermez bir ilimle kuşattığını kavrayamazsınız. 65-Talak/12
Hiç kimse kendi eylemlerinden dolayı kendisine hesap sormadığı halde, kendi kusurlarını da Allah’a fatura ederek benim kaderim böyleymiş, Allah bana böyle bir kader yazmış diyorlar. Allah’a da böylece iftira etmiş oldular ve oluyorlar. Haktan bela gelmez kul azmayınca, kul belasını bulmaz hak yazmayınca. İşte Yüce Allah’ın emri
68-Kamer/54. Şüphe yok ki her şeyi bir kaderle yaratan biziz.
İnsan kendi iradesine bağlı eylemlerinin gerçekleşmesi de iradesini kullanmakta
Kaderidir. Kadere iman bir bakıma ölçüye imandır.
Ve ölçüsüzlük de bir kadersizliktir. Siz seçiminizi yaparsınız Allah seçininiz göre size eylemi yapma gücü verir. Seçim sizden takdir Allah’tandır.
Cahili kader anlayışı ise Allah Hz Hüseyin’e böyle bir kader yazmış dediler. Yezid Hz Hüseyin’i katletti, kendi günahını da Allah’a fatura etti. Allah Hüseyin’e böyle bir kader yazmış dedirtti. Allah insan’ın canına kıyılmamasını ve öldürülmesini yasaklamıştır.
Bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmüş gibidir. (5-Maide/32.)
Bu ayetin emri sizce ne anlama geliyor. İnsan’ın kendi iradesinin verilen cüzi kader vardır, eylemini insan yapar tercih sizin. Hz Hüseyin’in Kerbela ya gitmesi kendi tercihiydi. Yüce Allah’ta şehit olacağını çok iyi biliyordu. Hz Hüseyin’de o yolda yürüdü, eylemi ise kendi tercihiydi.
Burada çok ince bir ayrıntıyı da anlatmadan geçemeyeceğim. Allah Hz. Hüseyin’e neden mani olmadı kurtarmadı.
Çünkü Allah cüzi kadere müdahale etmez . Allah insan’a iyiyi emretmektedir. İyi filler yapmak ve kötü fiilleri
Sakınmak konusunda Allah insanı serbest bırakmıştır.
Allah insanları kendisine kulluk için yaratmıştır. Kulluğun temeli ise özgür irade ve kendi, çabasıdır ve tercihidir. İnsan Allah’a kendi özgür iradesiyle kulluk edecek ve Yüce Allah’ta ahirette bunları hesap gününde hesabını soracaktır.
Eğer Allah beni doğru yola iletseydi, elbet ben de sorumlu davrananlar arasında olurdum demesin. (39-Zümer/57.)
Ya da azabı gördüğü zaman keşke bana bir fırsat daha tanısa da iyiler arasına girsem demesin. (Zümer/58.)
Allah onlara şöyle diyecek tam aksine sana ayetlerim gelmişti de sen onları yalanlamış, küstahça büyüklenmiş ve hakkı inkâr edenlerden olmuştun. (Zümer/59.)
Allah her insanı ilahi, temiz fıtratı üzerine yaramıştır. Yüce Allah insanları doğmadan önce, sen mümin olacaksın sende kâfir olacaksın diye bir kader yazmamıştır. İnsanlar sonradan kendi istek ve arzularıyla mümin veya kâfir olurlar.
Her insan ilahi fıtrat üzere doğar, anne ve babası onu mümin veya Mecusi yaparlar. Hz. Peygamber.
Yüce Allah’ın senaryosu yoktur insanların tercihlerine göre kaderleri vardır. İnsanlar ahirette hesap gününde Allah’a bizi tekrar dünyaya gönder de Salih amel iyilik yapalım diyecekler.
Mesajlarımızı yalanlayanlar, karanlığa mahkûm olmuş sağırlar ve dilsizlerdir. Allah dileyeni saptırmayı diler, dileyeni de doğru yola yöneltmeyi diler. (6-Enam/39.)
İnsan kalkar birini öldürür, sonra da buna gerekçe olarak kaderi gösterirse Allah’a iftira etmiş olur. Allah masum bir cana kıymayı yasaklamıştır. Allah’ın yasakladığına keder demek çelişkidir Allah’a iftiradır.
Yüce Allah aynı şeyleri hem yasaklayıp hem de kuluna kader yazmaz. Hırsız insana sen hırsızlık yapacaksın diye bir kader yazmamıştır. Zina edenlere, yalan söyleyenlere, kötülük yapanlara asilere, sakat doğan çocuklara ve sonradan sakat olan insanlara, hasta olan insanlara siz bunları yapacaksınız yaşayacaksınız diye bir kader yazmamıştır. Allah kullarının niyetlerini neyi tercih edeceklerini bilir.
Senin oğlun doktor, benim oğlum işçi olacak diye de bir kader yazmamıştır.
Bütün bunlar yanlış kader anlayışından kaynaklanmaktadır.
Yüce Allah Hz Âdem’e ey Âdem sen ve eşin şu ağaca sakın ola yaklaşmayın, sonra zalimlerden olursunuz dedi. Hz Âdem O yasak ağaca yaklaştı ve ağacın meyvesini yedi günah işledi.
Hz Âdem Allah bana böyle bir keder yazmış demedi, uyarıldığı halde günah işledi. Ve Tevbe etti günahlarından kurtuldu. Allah insana doğuştan kader yazsaydı, Hz Zekeriya dua edip ondan çocuk istemezdi.
İşte o anda orada Zekeriya Rabbine şöyle dua etti, Rabbim bana katından güzel bir nesil bağışla çünkü sen tüm dualarımı işitensin. (3-Ali-imran/38.)
Ayrıca: 3/39. 3/40.ayetlerine Bakınız.
Aynı durum Hz İbrahim’de de olmuştur. 11-Hud/72-73. Ayetlerine bakınız.
Yüce Allah insan’ın iradesine ipotek koyacak bir kader anlayışını, insanların tercihlerinden muaf tutmak anlamına gelirdi. Böyle olunca da ahirette hesap ve hesap gününün bir anlamı kalmazdı. Zira kullar Allah’a sen bize böyle bir kader yazdın, bizde onu yaşadık diyeceklerdir. İnsan Allah’ın takdirine muhataptır.
Fakat insana yönelik ilahi takdir ile ay ve dünyaya, gece ve gündüze, toprak ve suya yönelik ilahi takdir arasında büyük fark vardır.
Gece ve gündüz, ay, güneş ve dünya iradesiz ve akılsız oldukları için, mükellef ve sorumlu değillerdir. İnsan ise sorumludur. Bu fark da Allah’ın takdiridir. İnsan, Allah’ın takdiri gereği, koyduğu kuralları, sınırları ve verdiği emirleri, yine Allah’ın kendisine verdiği akıl ve irade ile çiğneyebilir. İnsan bunu yaparken, kaderine karşı gelmiş olmaz, fakat Allah’ın takdiri olan emir ve yasağına karşı gelmiş olur.
Zira insan’ın kaderi iradesinin seçimidir. İrade seçimini yaptığı zaman, kendisine biçilen kadere göre hareket etmiş olur. Fakat insan küfrü seçerse, insan cezayı kendisine kader kılmış olur. İman’ı seçerse, ödülü kendisine kader kılmış olur.
İnsan’ın seçiminde, en büyük pay, insanı insan eden akla aittir. Ancak Allah’ın emirleri ilahi kaderdir, İnsanların kaderi ise bu emirlere uymasıdır.
O asla hayâsızlığı kötülüğü emretmez. Her türlü olumsuzluğu ve kötülüğü yasaklamıştır.
Yüce Allah size yazdığımın karşılığını demedi, sizin yaptıklarınızın karşılığını hesaba çekeceğim dedi ve diyor. Yüce Allah şu kulumu zengin edeceğim, şu kulumu da fakir kılacağım demedi. Biz her insan’ın rızkını kendi çabasına emeğine karşılık verdik demektedir.
İnsan kendi yaptığı iyiliklerin de kötülüklerinden sorumlusu olacaktır. Allah her insanı doğuştan, iman ve temiz fıtrat üzerine günahsız olarak yaratmıştır. İnsanlar sonradan farklılaştı bozulmaya başladılar.
Allah hiç kimseyi doğuştan Halife, Padişah, yönetici yaratmadı. Kendisine kul yarattı. İnsanlar kendilerini seçkin, seçilmiş insan zannettiler.. Ve Allah’ın yeryüzü gölgesi ve halifesi olduklarını ilan ettiler. Zira kulluk kölelik değildir. Ancak seçilmişler, insanları kendilerinin hizmetkârı ve köleleri olarak ilan ettiler.
Yüce Allah insanları doğru yola iletmek için İnsanlardan Peygamberler seçti. Vahiyler kitaplar indirdi, bundan sonraki her insan’ın kendi eylemi, kendi kaderidir. Allah insana doğmadan kader yazmadı, Allah senorya yazıp rol dağıtmadı, Allah insanları hayatı tanıttı. İnsanlar kendi yaptıklarından dolayı hesaba çekilecektir.
İnsanlar ne zaman saptılar, bizde onların kalplerini saptırdık.( 61-Saf/5.)
Her Nusübed ve belalar insan’ın kendi yaptığı eylemler sonucudur. Yüce Allah’ın kullarının mallarına veya canlarına verdiği bir cezadır. İnsanlar kendi elleriyle yaptığı kötülükleri her zaman Allah’a fatura ederler. Hâlbuki Yüce Allah daima sorumlu bir kulluk ister kendisine.
Allah hiçbir kötülüğü kullarına kader yazmaz ve yazmadı. Arı, duru hanif sorumlu kulluk istedi. Allah insan’ın sapmasını dileseydi, insana iradeyi vermezdi. Hayatın ulvi anlam ve amacından soyutlayan kader anlayışı bu insanların, İslam ümmetin sırtına kene ve sülük gibi yapıştırdılar.
Onları iki kat- kat musibete uğrattıktan hemen sonra, o musibet sizin başınıza da geldi diye, bu neden böyle oldu, diye soruyorsunuz, öyle mi, de ki sizin kendi yüzünüzden. (3-Ali-imran/165.)
Yüce Allah başınıza gelen benim yazdığım yüzündendir demedi.
1-Asır şahit olsun- 2- Elbet insanoğlu tarifsiz bir kayıptadır. 3- Ancak Allaha inanıp güvenenler, erdemli ve sorumlu davrananlar, yani birbirlerine hakkı tavsiye, edenler ve sabrı tavsiye edenler bundan müstesnadır. (3-Asr/3.)
Yüce Allah benim kendisine imanı ve Salih ameli yazdıklarım kurtulmuştur demedi, iman edenler ve Salih amel işleyenler kurtulmuştur dedi.
Zira insan’ın doğmadan kaderi belli olsaydı, Ahiretin kıymeti değeri kalmazdı. İnsanlar ölünce cennetlikler cennete, günahkârlar da cehenneme giderdi. Allah da kullarına hesap sormazdı. Herkes kaderine razı olurdu, fakat Allah böyle dilemedi.
Zira Allah Dünya’yı insanlar için yarattı, insanı da dünyaya imtihan etmek için gönderdi. İnsan’da nefsini ve şeytanı yarattı. İmtihanı kazananlar mükâfatı hak edenlerdir.
Vahiyler ilahi kitaplar Allah’ın yasalarıdır, yasaya uyanlar kanunsuzluk etmezler, insanların hata ve kusuru olabilir ancak bunlar ceza görmezler. Zira Allah kulunun hata ve kusurlarını örter veya af eder bağışlar. Pekiyi bu çarpık keder anlayışı dine nasıl girdi ve bulaştı.
İşte cevabı: Arap Emevi devletinin zulmü İslam dinine kaderin kurbanı olarak girmiştir. Zalim Emevi halifelerinin cebirciliği, maalesef İslam tarihine de kader olarak yazıldı. İnsanlarda bunu, Dinin bir hükmü gibi ne yazık ki algıladılar ve anladılar. Arap emevi devletine karşı gelmek kadere karşı gelmekti. Cezası ise ölümdü. Binlerce suçsuz insan kader kurbanı, oldu ve bu insanların kanını boş yere kader uğruna akıttılar kurban ettiler. Kuran bu anlayışı reddeder. İşte delili şu ayettedir.
Amentünün özü de şudur.
Siz ey iman edenler İman edin Allah’a, Onun Elçisine, Onun Peygamberleri ne peyderpey indirdiği ilahi, kelama ve daha önce indirdiği mesaja, Zira kim Allah’ı meleklerini vahiylerini Peygamberlerini ve ahiret günü nü inkâr ederse işte o derin bir sapıklığı boylamış olur. (4-Nisa/136.)
Ayrıca 2-Bakara/177-285. Ayetlerine de bakınız. Kader’e iman’ı sonradan Zalim Emevi devleti halifeleri tarafından dine yama yaptılar. Kendi saltanatlarını sürdürmek için. Halifeye karşı gelmekte kadere karşı gelmekti. Caza sı da çok ağırdı ölümdü. Emevi zulmüne insanlar çaresiz boyun eğdiler.
Emevi ve Abbasi yönetimine ayak uyduran çoğu rivayetçilerden hadis taraftarlarının ve Mürcie’nin( bir fırka) görüşü kader olmuştur.
Haksız uygulamalar yapan yöneticilerin haksızlıklarına tepki gösteren toplumun itaatini sürdürmesini sağlamak veya uyuşturmak için hortlatılan ve daha sonra Aşarilikte ( Şia din anlayışı) sistemleşecek olan bu teselli teolojisi ( görüşü) kültürde egemen olup mutsuzluklar ve musibetler karşısında takdiri ilahi, alınyazısı, kader, kader mahkumu, kaderine küs, iş olacağına varır, nasip, kısmet, nasibin varsa gelir Şamdan Yemenden, nasibin yoksa ne gelir elden buna benzer ifadeler seslendirilecek ve fatura Allah’a kesilse de insan mutsuzluklarının tarih boyunca terapi edilmesinde kullanılmıştır. Bu anlayış Arap dilinde (men amene bilkaderemine minel kader ) Kadere inanan kaderden kurtulur deyimi ile de seslendirilecektir.
Çünkü her devirde iktidara yakın duran veya saray uleması dediğimiz bir kesim olmaktadır.
Bunlar devletin nimetlerinden nemalanma veya çıkarlarını koruma adına iktidarın nabzına göre bir din anlayışı seslendirdiğini biliyoruz.
Günümüzde öyle değilmi, Diyanet kurumunda çalışmakta olan, halka yanlış din bilgisi veren âlimlerle doludur.
Ayrıca televizyonlardan para kazanmak için din adına şov yapan hocalara ne demeli Aynen Emevi ve Abbasi devletlerinin zamanı gibi değiller mi?
Kuran’daki kader ayetlerini, yanlış kader anlayışı insanları, isyan ettirdi.. Allah’ın yazmadığı böyle bir kaderi de iman’ın amentüsünün bir parçası gibi saydılar. Şerri de Yüce Allaha isnat ettiler, Hayır ve şerri diye dua okuttular.
Zira hayır Allah’dandır şer ise kulun kendi kötü eylemidir.
Kendi yaptıklarının karşılığıdır. Allah şer dileseydi insanlara peygamberleri ve ilahi kitaplarını göndermezdi. İnsanları da ahirette hesaba çekmezdi. Eceli kaderi Allah yazmış olsaydı Allah’ın kaderinde kaza ve şer olmazdı. Zira Allah’ın sıfatları mükemmeldir. İnsan ister şükrü, ister küfrü seçer.
Dileyen iman eder, Dileyen inkâr eder. (76-İnsan/3.)
Ve de ki mutlak hakikate atıf olan bu mesaj, rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin. (18-Kehf/29.)
Allah insanın yerine seçim yapmadı, iman seçmeyi insanın kendisine bıraktı. (10-Yunus/99.)
Başınıza gelenler kendi yaptıklarınızın sonucudur. (3-Ali-imran/165)
Ne zaman saptılar, bizde kalplerini saptırdık. (61-Saf/5.)
İmanı ve inkârı seçmeyi insana bıraktık. (76-İnsan/3.)
Müşriklerin kader inancı, müşrikler dediler ki eğer Allah dileseydi ne biz nede atalarımız, hem ondan başka hiçbir şeye kulluk etmez, hem de Ondan başkasının sözüyle hiçbir şeyi haram kılmazdık. (16-Nahl/35.)
Sapanın zararı kendisinedir. Kim saparsa sadece kendi aleyhine sapmış olur.( 39-Zümer/41.)
Eğer siz Allaha şükreder ve iman ederseniz, Allah size azap edip de ne yapsın. (4-Nisa/147.)
M. AKİF. Ne güzel söylenmiş, kadermiş öylemi hâşâ, bu söz değil doğruca belanı istedin Allah’ta verdi. Doğrusu bu kader şeriatı mevcut olup da meydandan da (hayat sürecinde) zuhura gelmesidir. Yüce Allak iman’ı ve inkârı seçmeyi insan’ın kendi iradesine bıraktı.
VE Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık. Nitekim kıyamet günü onun önüne her şeyi kayıtlı bulacağı bir sicil koyacak (ve diyeceğiz ki) Oku kendi sicili bugün kendi hesabını görmek için sen, sana yetersin. (17-İsra/13.)
İnsanı küllü bir kaderle yaratan biziz Şüphe yok ki (İsra-14.)
Ey-Peygamber deki, onlara, Allah, çirkin, işleri emretmez. (kader yazmaz) belli ki siz bilir bilmez konuşup asılsız iddia ve inançlarınızı Allah’a isnat ediyorsunuz. (7-Araf/28.)
Allah kimi insanları doğru yola ulaştırdı. Fakat kimi insanlar için hak (ceza) kaçınılmaz oldu. Çünkü bunlar, Allah’ın şeytanlarını dost edindiler hal böyleyken (kaderimiz) böyleymiş dediler. Ve kendilerini doğru yolda olduklarını sanırlar. (Araf/30.)
Halife Hz Ömer’e, bir hırsız getirilir. Hz Ömer hırsıza niçin çaldın, dedi. Hırsızın cevabı, Kuran’ın haber verdiği cahiliye kader anlayışıyla tıpa tıp aynıdır. Allah’ın hakkımdaki kaza ve kaderi olduğu için çaldım dedi.
Hz Ömer, şöyle dedi. Bende sana Allah’ın kaza ve kaderiyle hırsızlık cezası veriyorum. Ancak hırsıza ayrıca bir daha sopa vurulmasını emreder. O niçin diyenlere, Hz. Ömer yanında bulunanlara, bu hırsız Allah’a iftira ettiği için cevabını verir.
Hz Ömer’in oğlu Abdullah döneminde bazı topluluklar içki içip, hırsızlık yapıp, adam öldürürler. Daha sonra da Allah’ın ilminde kader olduğu için bu günahları işlemeye mecbur olduklarını söylerlerdi. Bu durum İbn. Ömer’e haber verildi. O da dedi ki Yüce Allah’ı tenzih ederim. Onların o işleri yapacakları Allah’ın ilminde vardı, ama Allah’ın ilmi onları bu işleri yapmaya zorlamadı.
Kader konusu birçok âlimlerin başını ağrıtmıştır. Doğrusunu ahirette Yüce Allah insanlara bildirecektir vesselam.
KURAN’DAKİ KADER AYETLERİ: (Bakara/236. 33-) (Ahzab/38.) (17-İsra/13-14. (77- (Mürsalat/2.) (20-Taha/40.) (54. Kamer/49-54.) (13. Rad/17.) (15. Hicr/21.) (23. Müminin/18.) (42. Şura/27.) ( 55. Rahman/29.) Ayetlerine de bakınız.
Kaynaklar: Hasan El Basri Kader risalesi şerhi. Prof.Dr. İbrahim Sarmış. Kuran da kader kitabı, Fizılal-il Kuran Prof. Dr. Seyyid Kutup. Kuran tefsiri, Safahat M.Akif Ersoy.
Kuranda kadere iman meselesini fevkalade özetlemiş. Çok teşekkürler.