Ama ahiretin ebedi hayatına inanan bir insan için esas olan, bu hayatını imanına şahit tutmaktır. Eğer imanınıza hayatınızı şahit tutarsanız, işte o zaman Müslüman olduğunuzu ispat etmiş olursunuz. Çünkü iman, şahit gerektiren bir olgudur. İmana şahit ise asla başkaları olamazlar. Yani hiç kimse hiç kimsenin imanına şahitlik edemez. Sadece siz kendiniz, kendinize şahitlik edebilirsiniz. Aynen kelime-i şahadette olduğu gibi. "Ben şahadet ederim ki, diye başlarsınız.
Şehmus Pekedis, şunları da söylemektedir.
Peki, iman ettiğini iddia eden bir kişi, Allah tarafından büyük bir nefretle karşılandığını bildiği halde, Allah’ın nefretine ve gazabına maruz kalacağını bile bile “yapmadığı” ve “yapmayacağı” şeyleri niçin söyler? Çünkü o kişi kesinlikle imanında samimi değildir. İmanında samimi olan kişi, imanının zıddı olan hiçbir şeyi söylemez ve yapmaz.
Bunun için Allah'a, dine, ahiret gününe iman eden ve insana saygısı olan bir yönetici, ya doğru ahiret inancı sunan bir din öğrenmeli ve hayatını ona göre yaşamalıdır. Ya da anlamını bilmediği ve inanmadığı Allah, ahiret ve şehitlik kavramı ile insanları motive ederek, ölüme göndermemelidir. Ölümden sonra hayatın var olduğuna inanmayan bir kişi, ucuz kahramanlık fantezileriyle başkalarını ölüme göndermeye hakkı yoktur ve olmamalıdır.
Dindar bir Müslüman olmanın gereği, saldırgan taraf olmamak şartıyla, kendisine saldıranlara karşı kendisini, vatanını, bayrağını, ailesini, namusunu ve şerefini, korumak için elbette malını ve canını seve seve ortaya koyarak son nefesine kadar mücadele eder, etmelidir.
Öyle ya. Hem “Baş Komutan” Hem de “Ümmetin Lideri.”
Tıpkı Hz. Muhammed'in yaptığı gibi canı pahasına da olsa, her daim hakkı üstün tutarak, kibirlenmeden, ümmetine üstünlük taslamadan, ümmetinin ve ordusunun başında olmak, en ön safta yer alarak düşmanla kıran kırana mücadele etmek gerekir.
Ümmetin Lideri olmak,
“Allah’a yemin ederim ki güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseler yine de bu davadan vazgeçmem, Ya Allah bu dini hâkim kılar ya da ben bu yolda yok olur giderim.” Diyebilmektir.
Davasına sahip çıkmak ve hayatını imanına şahit tutmak, tam anlamı ile bu işte.