Geçtiğimiz günlerde bir televizyon sunucusu yaptığı programda bir köye uğruyor. Köyde bir toplantı yerinde bir yaşlı kadınla arşılaşıyor, kadınla hoşbeş ettikten sonra “ ne yapıyorsunuz dedikodu mu yapıyorsunuz “ diye soruyor. Yaşlı kadın henüz dedikodu ve yalan söyleyecekler gelmedi, gelsinler başlayacağız “ diyor. Eli boğ gönlü hoş insanlar dedikodu ve yalan söylemeyei pel severler. Hele bu dedikodusunu yaptığı kişi birde hoşlanmadığı kişi ise.
Garip bir toplumuz, neden derseniz dedikoduyu seven bir toplum olmuşuz. Bazen öyle yalancı ve iftiracılar var ki, kendi uydurdukları yalana kendileride inanırlar. Hemde anlatırken sanki anlattığını bire bir yaşamış. Sorunca da öyle diyorlar, veya öyle duydum. Peki kim söyledi diye sorunca o kişide yok. Duydum işte cevabı alırsınız, ya da öyle söylüyorlar deyip işin işinden çıkıverirler. Halbu ki, söylediği duyum değil tamamen kendi uydurması.
İnsanlar aynen bu kadınlar gibi bu dedikduları neden uydurur sevmediği, kıskandığı ve çekemediği kişiler hakkında dedikodular uyduranlar oluyor. Bir başkasına anlatıyor ki, o da gitsin başkasına anlatsın o kişi yıpransın zor durumda kalsın.
Bu dedikoducular bazen dost gibi yaklaşırlar, kulağına eğilerek, “ kimse duymasın ama bak neler olmuş” diye başlar sana anlatmaya. Sende inanırsın, neden korkuyor ve kimse duymasın diye anlattığın adama tenbih yapıyorsun?
Be ahmak iki kişi arasında konuşulan hangi sır orada kalıyor? O ancak kadim dostlarda kalır ve saklanır. Tabi kadim dost bulursanız dertlenirsiniz. Bu zaman da öyle kadim dost bulmak çok zordur. Öyle dost olmalı ki, kötü olduğunuzda da sırrınızı saklamalı.
Birkaç gün önce bir tanıdık yanıma gelip oturdu. Bana dedi ki, “ sana bir şey anlatacağım ama sende kalsın” dedi. Bende dinledim, anlattığının tamamı yalan. Çünkü o anlattığı konuyu yakinen biliyorum. Adam bu özel hayatı anlatırken sanki tepelerinde bekçi imiş gibi anlattı. Tenbih ettim bu anlattığıyın aslı yok, sakın başka yerde anlatma günah dedim. Tabi adam yıpransında nasıl olursa olsun.
İnsanların özel hayatlarını yaşayanlar kadar kimse bilemez. Sırf o insanlar yıpransın, toplumda küçük düşürülsün diye insanlara iftira atmak çok çirkin ve hainliktir. Bu tür konularda gözünle görmediğin bir şeyi anlatmayacaksın.
Duysan da, gerçekte olsa bu konularda vebal vardır. İnsan hayatında yaşamadığı bir şeyi nasıl görür ayıplarsa bir gün kendi başınada geleceğini unutmamalı. Keser döner sap döner bir gün seninde başına gelirse sende anlarsın hanyayı Konyayı.
İnsanlar hakkında görmediğiniz ve bilmediğiniz konu hakkında konuşmayacaksın. Hatta bazen görsen bile anlatılmayacak durumlar vardır. Bunlar anlatılmaz ve paylaşılmaz, çünkü arkasında vebal ve günah vardır.
İftira ve dedikodu çok günah ve iftira edenle helalleşmediğiniz sürece huzuru mahşerde hesap vereceğiz. Doğrular konuşulmalı ve paylaşılmalı. Ancak her doğruda paylaşılmaz, eğer doğruyu söyleyeceğim diye kişiye zarar veriyorsa bunlar insanların kendisinde saklı kalmalı.
Doğruyu konuşuyorum diye kişilere zarar verilmemli. Herkes hata edebilir, hatasız insan olmaz. Başkasını eleştirirken önce kendi hayatımıza bakmalıyız. Sizi başkası görmeyebilir, ama yüce Rabbım her saniyemizi gördüğünü unutmamak lazım.
Özellikle başkalarını eleştirirken, önce kendimizi eleştirmeliyiz. Biz ne kadar dürüst ve Allah katında düzgünüz diye aynada kendimize bakmalıyız. Hak ve hukuk çök önemli, buna çok riayet etmeliyiz.