Hastayız,
Hastalıklıyız.
Hastalıklıyız.
Virüsten daha çok tehlikeli hastalıklarımız var. Kansızlık, vitaminsizlik, baş ağrısı, bel ağrısı bunların hepsi hafif kalır. Biz toplum olarak şükürsüzlük hastalığına yakalanmışız. Hep daha fazlasını istiyoruz, doymak bilmeyen nefsimiz sahip olduklarımızı bile süsleyip süsleyip önümüze koyuyor. Kansızlık, vitaminsizlik bunların hepsinin tedavisi var fakat şükürsüzlük insanı hayatından eder. Yaşarsın ama bir lezzet alamazsın. Hep eksik bir şeyler arar durursun, aradığın şeyin şükretmek olduğunu bulamazsın.....
Oysa ne kadar çok şükredecek şeye sahibiz. Aldığımız nefes, hava, su, yürümek, organlarımız, tatmak, konuşmak, hissetmek, hissettirmek, yediklerimiz bunların hepsi muazzam bir nimet. Peki bunların şükrünü yapabiliyor muyuz? Tabi ki de HAYIR? Neden çünkü biz elimizdeki olanla yetinmeyi değil daha fazlasına sahip olmayı hedefleyen insanlarız.
Organlarımız bizim en büyük nimetimiz. Kalp, böbrek, ciğer, sayısı belirsiz damarlarımız bunlardan bir tanesi eksik veya hastalıklı olduğu zaman ya yaşamımızı yitiririz ya da hastane köşelerinde olduğumuzu alırız . Peki bize emanet edilen bu organları ne kadar sahip çıkabiliyoruz? Durun ben size söyleyeyim sigara içerek, alkol kullanarak, içinde ne olduğunu bilmediğimiz yiyecekler yiyerek mi? Bu emanete yapılan en büyük ihanettir.
Bunların daha fazlası da var . Kaldır kafanı bak etrafa sahip olduğun her şey bize ait değil, bizden değil, senden kaynaklı değil, senin eserin değil. Bunların bir yaratıcısı var ve biz o yaratıcıya, onun merhametine, onun yarattıklarına muhtacız. Rabbimiz bizden bunların karşılığında helal ve haramlara dikkat ederek, emir ve yasaklarını yerine getirmemizi istiyor peki biz ne kadarını yapabiliyoruz? Bunca nimete sahipken hala anlımız secdeye değmiyorsa biz aciziz hem de nasıl aciz....
Cuma namazına gitmeyen gençlerimiz var, yediği yemeğin tanesine içtiği suyun bir yudumuna ihtiyacı olan insanlar varken önünde ki nimeti beğenmeyen çocuklarımız var. Ama biz suçluyuz çocuklarımıza bunu öğretemediğimiz için biz suçluyuz, babalar çocuklarının elinden tutup camiye götürmediği için suçlu, anneler israfı, dayanışmayı, yardımlaşmayı evlatlarına öğretmediği için suçlu.
Şimdi kapat gözünü ve düşün
Görebiliyorsun, Duyabiliyorsun, Nefes alabiliyorsun
Üstünü örtecek bir takım elbise var, giyebilecek bir çift ayakkban var, bu ayakkabıları giyip yürüyecek gücün var,
İki çift sohbet edecek etrafında dostların var,
Bir günlük suyun, bir tutam yiyeceğin var ki zaten yarına çıkacağımız belli değil öyleyse ŞÜKRET ŞÜKRET ŞÜKRET!!!
İlahiyatçı Hanım