Geldi on bir ayın sultanı, Müslümanların bayramı..... Her yıl umutla bizleri temizleme, arındırma, değiştirme ümidi ile kapımızı çalan o güzel ay geldi.
Gelin bu mübarek ramazan ayını eli boş göndermeyelim . Hem onun gönlünü edelim hem de kendi sevap heybemizi dolduralım.
Güzel bir besmele çekelim arınmak adına. Önce kendi muhasebesini yapalım. Bugüne kadar onun bunun şunun muhasebesini yaptık, el alemin ne giydiğini, ne söylediğini konuştuk. Gözümüzle görmediğimiz kulaklarımıza duymadığımız olaylara öyle kolay, öyle iğrenç hükümler verdik ki kendi yanlışlarımıza vakit kalmadı sanki!! Şimdi sıra kendi nefsimizin kirli çamaşırlarını ortaya dökelim.
Korkmayın kimse görmesin bu kirli çamaşırlarımızı fakat kirli çamaşırlarımızın (nefsimizsin) kirli kalmasına izin vermeyelim onları tek tek yıkayalım..... tek tek silelim lekelerini.. Gerekirse oturup bir
kağıtta yazın yanlışlarınızı, bırakmak istediğiniz huylarınızı.
Sonra güzel bir tövbe edelim. Edelim ki bu tövbe sadece 1 ay değil sonraki aylarda da yüreğimizde çiçekler açtırsın. Kim bilir belki de bu ay daha nice ayları beraberinde getirir......
Bereket ayı deriz değil mi Ramazan ayına. Peki bu bereketi çöplere döktüğümüzün farkındamıyiz? İşte bu israf denilen alışkanlık haline getirip görmezden geldiğimiz bu illeti hem de Peygamber efendimizin sünnetinin arkasına sığınarak yapıyoruz . Nasıl mı? Efendimiz (ş.a.v) “Kim bir oruçluyu iftar ettirirse oruçlu kadar sevap kazanır. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez.” (Yirmisi, savm 82) buyurmaktadır. Evet biz ramazan ayında bunu yapmaya çalışıyoruz ama maalesef bu mecrada da egomuzu tatmin etmeye çalışıyoruz. En iyi sofrayı ben hazırlayacağım, en iyi yemekleri ben yaparım diyerek 40 çeşitli sofralarda yemek yiyen insanları, 40 çeşitli sofralara iftara davet ediyoruz. Yani yine fakirler aç kalıyor, yetimler eksik oluyor , yine muhtaç olana el uzatmak yerine sofrasında yemeği eksik olmayanı iftara davet ederek gövde gösterisi yapıyoruz.
Yanlış anlaşılmasın ben eşinizi dostunuzu yemeğe davet etmeyin demiyorum fakat mazlumu da unutmayın. Ve eşi dostu yemeğe davet ederken mükemmel bir sofra hazırlayacağım diyerek tüm yemeği yetimin, mazlumun hakkını çöpe atmayın. İşte o zaman efendimizin sünnetini ihya etmek yerine başka bir sünnetini ihmal etmiş oluyoruz.
Bununla da yetinmeyip misafir olduğumuz sofrada burun kıvırarak ev sahibinin arkasından
yemeklerin eleştirisini yapmaktayız. Sokağımızda ki, mahallemizde ki, Afrika da ki, dünyanın dört bir yanında ki aç insanları unutarak elimizdekinin şükrünü yapmıyoruz . Peki iftar sonrası yapılan dedikodular gün boyu aç kalan midemize inat nefsimizi doyurmak değil de ne peki??
Daha nice yanlışlarımız.... Nefsimize inat bilerek ya da bilmeden yaptığımız hatalarımız....
Gelin bu ramazan bunların hepsine dikkat edelim. Gündüzümüzün de gecemizin de hakkını verelim. Belki de seneye ki ramazana yetişecek kadar ömrümüz kalmamıştır. İlk tuttuğumuz orucumuz gibi heyecanla, son geçirdiğimiz ramazan ayıymış gibi istikrar ve özenle geçirelim.
Böyle geçirelim ki Ramazan ayı da, bu ayı farz kılan Rahman da bizden Razı Olsun......