üstelik oruçlu
gizlinin gizemi olmaz mı, olur.. gizemin câzibesi olmaz mı, olur.. hem özlüsü itibariyle, hem sözlüsü itibariyle.. sözlüsü itibariyle yani çakma gizeme misal: mankenler frikik vermeye müsait kıyafet giyer ama güya frikik vermemeye çalışıyormuş, mahremine çok özen gösteriyormuş görüntüsü verir, üstüne üstlük bir de "ne iffetli hanım" desinler ve "takdir edilen ve sevilen biri kabul edileyim ve iyi bir prim yapayım" düşünce ve çabasıyla frikik vermekten kaçınmaya çalışır(!), mâlum ya.. hem bi'yerlerini(!) bi'ucundan gösterir(!) ve ciddi ölçeklerde marketing yapar, hem gizlemeye çalışır, mahremiyet!ne mahcub!yet katarak değer!ne tavan üstü tavan yaptırır ya, işte bazı siyasiler de mankenler benzeri gizlilik ve mahremiyetin câzibesi numarasına çok yatıyorlar.. taktik aynı, al birini vur ötekine.. nasıl mı, misal: toplumun haberlerine ilgi ve sempati duyduğu veya duyacağı dikkat çekici bir başarının veya vicdanları yaralayan bir mağdurun veya hastalığı nedeniyle ilgiye muhtaç vb kişi/leri, güya kimseciklerden habersizce telefonla aradığı veya bizzat ayağına kadar gidip hal hatır sorduğu veya derdine derman olduğu, başarısını tebrik ettiği frikikli pardon çok ilgil! manzaralarını düşünün.. kimsecikler görmüyor(!), riyakârlığa kaçmıyor(!), "sağ elinin verdiğini sol eli görmüyor(!)".. oyununu pardon eylemini yaparken gizliyor göstermiyor olmanın gizemi ve câzibesi ekleniyor, akabinde elaltından yine bizzat kendisince kamuoyuna sızdırılarak servis ediliyor.. bu suretle ne denli ilgili olduğu, ne denli merhametli olduğu, ne denli ihlâslı olduğu ve ne denli samimi birisi olduğu ondan habersizce(!) dünya âleme duyuruluyor ya, ellemeyin pardon dokunmayın şabanım'ın keyfine.. nasıl ama, en kolayından üstelik en kralından ilgi, sempati, itibar tesisi.. mankende nasıl bir sonuç veriyorsa -ki hem de en iyi şekilde veriyor- siyasetçide de aynı veriml! sonucu veriyor.. niyeyse kimsecikler de sormuyor, "madem gizlice yapıyor, dünya âlem nasıl/niye duyuyor" demiyor, hâl böyle olunca alâka üstü alâka.. ve doğal olarak prim üstüne prim.. işte, hemencecik burnumuzun dibinde gözümüzün önünde, gözümüzün içine soka soka ilgi, sempati ve itibar tesisi.. gizlenmemiş ve gizem katılmamış olsaydı göreceği ilgi, sempati ve itibarın katbekat üzerinde.. duygusallıktan çakırkeyif alan bir toplumda sıfır maliyetli itibar tesisi.. hem de sıfırlamalı, yığınla suçu günahı sıfırlayıp affettirecek kadar.. bir adım daha öteye taşıyalım, madem format(!) çekilerek mest edilmiş sıfırlanmış, suçları günahları affetmeye hazır bir toplum var, daha pek çok suç/günah işlenebilir(!).. ve işleniyor.. ne sempatik bi'oyun.. hakikileri hariç toplumun önündekilerin iki kimliği: biri, ekran kimliği veya uzaktan kimliği.. manken karakter/aktörlere giydirilen kimlik.. bu kimliğiyle toplumu sürüklemesi temin edilir.. bittabi karşılığında gücü elde bulundurması için görünen görünmeyen her türden(!) destek.. diğeri, gerçek kimliği veya yakından kimliği.. manken karakter/aktörlerin örtülen kimliği.. bu kimliği gizlenmeli ki toplum uyanmasın.. işte bu çakma karakterleri, dinî duyarlılığı yüksek bir topluma sinsice pazarlayıp afiyetle yedirmenin kolay bi'yolu.. sempati oyununu ve rolünü bu karaktere bi'güzel giydirdiniz mi, oldu da bitti mâşallah.. * riyâkârın biri, namazlarını evinin balkonunda kılar, görenler "ne mübarek adam" der geçermiş.. yine bir gün namaz kılarken yoldan geçenler aralarında konuşurlar, "burdan ne zaman geçsek namaz kılar, ne mübarek adam" aynı sözleri duymaktan artık tatmin olmayan ve daha fazlasını isteyen bizim mübarek(!) hızla selam verip namazdan çıkar ve balkondan aşağıya seslenir, "üstelik de oruçlu" E-Posta: ramazantoprak19@gmail.com