resmî görüş
vesayetin kol gezdiği dönemlerde bir ab'li yetkili diyarbakır'ı gezerken yoldan çevirdiği bir vatandaşımıza, "devletten memnun musunuz?" diye sorar.. vatandaşımız çekingen bir ifadeyle, "valla begim, devletten çok memnunuz" der.. yabancının, "çekinmeyin, ben yabancıyım, devlet size eziyet ediyorsa rahatça söyleyebilirsin" demesi üzerine cesarete gelen vatandaşımız, sağa sola bakındıktan sonra ürkek bir ifadeyle, "valla begim, devletten yana çok dertliyiz" diyerek şikayetlerini sıralamaya başlar.. hikaye gerçek mi değil mi bilmiyoruz ama gerçek olan bir şey varki, hikayeyle anlatılmak istenen temâ, bütünüyle gerçek.. ve farklı yoğunlukta da olsa ülkenin her yanında yaşanan, yaşatılan yalın, acı bir gerçeklik.. onurlu bir bireyin şahsî görüşleri nedeniyle devlet karşısında suçlanması, resmî görüşleri nedeniyle toplum içinde suskunlaşması, yeterince utanılası bir manzara.. şahsî görüşü ve yaşamı ile resmî görüşü ve yalanı arasındaki gel-git'lere mâruz bırakılması olayında, vatandaşın şahsına düşen paylar ile yönetime düşen paylar konusu tartışılmış ve herkes payına düşeni almış olsaydı, asla tekrar etmeyecek bu manzaranın gerçek yüzüne, diğer ifadeyle traji-komedisine ağlasak mı gülsek mi, belli değil.. veya ağlayarak da gülebiliriz, gülerek de ağlayabiliriz, ya da (*+^.').. ikiyüzlülüğe zoraki mâruz bırakılan insanımızdan tek yüzlülük, dürüstlük bekleme yanlışı zevâhiri kurtarma adınaysa eğer nelerin veya kimlerin zevâhiriymiş bu..? vatandaşlarımız adınaysa veya resmiyet/devlet adınaysa eğer basit yaraları bile kangrene dönüştüren, basit komediyi bile ağır trajediye dönüştüren bu oyunu göz göre göre devam ettirmek, oyunun sürmesine göz yummak, seyretmek, nasıl bir aklın veya hangi aklın ürünü..? sanırız, bu kadar önemsiz! ve basit! konuları göremeyecek ve düşünemeyecek kadar meşgul! ve çok daha önemli! işleri olanların çişi pardon işi! olsa gerek bu.. yoksa çoktaan görürler!, düşünürler!, çözerlerdi!.. çift kişiliği suçlamayı kendine hak görenlerin çift kişiliğe zorlamayı suç görmeleri gerekmez mi..? hadi ahlâkîdir deyip mahkemelerden vazgeçtik de kamu vicdanında olsun mahkum etmeleri gerekmez mi..? halkın içindeyken şahsî görüşleriyle sivrilen, bu görüşleriyle yönetimde zirveye tırmananların, iktidar/yönetim gücünü tanıdıktan ve tattıktan(!) sonra hızla evrilerek(!) resmî görüşlere sıkıca sarılmaları, üstelik siyasi yelpazenin bi'ucundan ötekine şu'cu veya bu'cu veya o'cu olanların, ayırdımsız fikrî, ideolojik olarak yanyana bile gelmeyenlerin resmî görüşler etrafında saf tutmaları, başka hangi anlama gelebilirki..? demem o ki, şahsî görüşleri sahiplenme, iktidarı/gücü ele geçirmenin aracı olmuş.. resmî görüşü sahiplenme, iktidarı/gücü elde tutmanın aracı olmuş.. kısır döngünün çaresi mi..? bilmem, söylemeye gerek var mı..? E-Posta: ramazantoprak19@gmail.com