nerde o günler!

Yayınlanma: 30.11.2013 09:20 Güncelleme: 30.11.2013 09:20

temel konularda, temel sorunlarda derinliği olmayanlar,  konu/sorun önlerine geldiğinde yalpalamaya,  bir o yana bir bu yana savrulmaya başlıyorlar.. hâl-i pürmelâl kabak gibi ortada olunca  buna bi'kılıf uydurmak gerek..  hemencecik kılıfı dikiliveriyor,  "yanlıştan dönmek erdem" denilip  yanlıştan bile erdemlilik üretilmiyor mu, pes..!  tâki yeni bir konu veya sorunla yüzleşilip  sığlık ortaya çıkana dek.. çıkarılabiliyorsa tabii..  farklı biçimlerde/formlarda "yanlışlardan dönülerek  erdemliliğe! devam edilmesi" yok mu,  kahrediyor bi'parça olsun düşünenleri..  elbette her daim buna sarılmıyorlar..  zaman zaman demagojik,  sıkça popülist ve manipülatiflerine sarılıp  savuşturulan salvolardan bile erdem üretiliyor..  üretilen erdemler konuyu veya sorunu  ortadan kaldırmıyor, derinleştiriyor.. ne gam.. zaten o zamana dek erdemliler(!) hedeflerin! bile aşmış duruma gelmiyorlar mı..? bilge düşünür "sakallı celal"in,  "bu kadar cehâlet ancak tahsille mümkün olur"  sözünden ilhamla,  bu kadar başarı(!) ancak  özel bir beceri(!) ile mümkün olur..  savrulmayı erdeme dönüştürmek, sığlığı derinlik diye pazarlamak  az marifet mi, az beceri mi..? yoksa lafazanlıkta derinlikten mi..? öyle de olsa böyle de olsa başarıyorlar, köşe başlarında, köşe taşlarıyla.. ha, yanlıştan dönmek erdem mi? evet, erdem..  peki, erdemli ile erdemsizi ayıran ne..?  başka bir ifadeyle,  erdemsizlikten  erdemlilik çıkaranların  foyasını boyasını çıkarabilmek, aralarındaki farkı farkettirebilmek,  mertlik ile nâmertlik arasındaki ince çizgiye dikkat çekmek zorunlu.. çünkü ikisi arasındaki fark,  toplumca kazanmamız ile  toplumca kaybetmemiz arasındaki farktır..  geleceğimizi aydınlatan çizgi ile  geleceğimizi karartan çizgi arasındaki farktır..  keza, erdemli olanında  yanlıştan dönülür,  olumsuz sonuçları telâfi edilir,  aynı yanlış bir daha tekerrür etmez..  erdemsiz olanında  sözde yanlıştan dönülüp  erdemlilik itibarı(!) bile temin edilir,  sonuçları telâfi edilmediği gibi yanlışa devam edilir, olabildiğince yanlıştan erdem devşirmeye devam edilir, tâki kabak tadı verinceye, "yetti artık" denilinceye kadar..  toplumsal hafıza süresinin 20 küsur günle sınırlı olması,  en büyük sığınağıdır böylelerinin..  ahh! bu süre aylara, hele  bir de yıllara sâri olsaydı ne mi olurdu..?  karanlık sığınaklara saklanmış yarasalar  üçer beşer değil sürüyle kaçışırlardı,  onları tutabilene aşkolsundu..  aahh! nerde o günler..! E-Posta: ramazantoprak19@gmail.com

Devamını Okumak İçin Tıklayınız