MERDİVENSİZ VADİ

Yayınlanma: 09.12.2025 00:05 Güncelleme: 09.12.2025 09:05

Yazan: Abdulkadir Ay (Şeref Yeşildal’ın 13 yıl önceki yazısından ilhamla, güncel değerlendirme) Yıllardır vadinin etrafında dönüp duruyoruz…   Beğenmeyiz adını değiştiririz, yolunu yenileriz, merdivenini söküp başka merdiven yaparız; o da yetmezmiş gibi bir de asansör sevdasına kapılırız. Sanki dünyada bir tek bizim vadimiz varmış gibi, herkes “kolayca insin” diye doğanın ruhunu bozmayı göze alıyoruz.   Oysa yıllardır söylediğimiz çok net bir gerçek var: Vadiye yapılacak en büyük hizmet, hiçbir fiziki müdahale yapmadan korumaktır.   Bugün kayalar dökülüyor, oyma kiliseler yok oluyor, sit alanlarının içine iki katlı beton yapılar dikilebiliyor. Kimileri vadinin merdivenleriyle, yollarıyla uğraşadursun; asıl tahribat gözümüzün önünde sessizce büyüyor. İşin en ilginç yanı ise şu: Turistin derdi asansör değil! Doğayı yaşamak, dokunulmamış haliyle görmek istiyorlar. Merdiven, patika, tünel, apışma… Bunların hepsi vadinin parçası. Binlerce yıl önce burada yaşayanların yaşlısı da sakatı da vardı; kimse asansör aramadı. Bugün de vadi, “kolaylaştırılarak” değil, dokunulmadan korunarak değer kazanır. Yani mesele konfor değil; mesele emanete sahip çıkmak. Doğayı bir kez hırpalarsanız, geri dönüş yok. Asansör yapılır, merdiven yenilenir ama yıkılan kaya, bozulan doku, yok olan tarih geri gelmez. Bu yüzden sesleniyorum: Sayın vali, sayın vekiller, sayın il müdürleri… Vadinin ihtiyacı asansör değil, koruma, bakım, denetim ve bilinçli turizmdir. Beton, çelik, modernleştirme sevdaları vadinin ruhunu öldürür. Turist “asansör yoksa gelmem” diyorsa, varsın gelmesin! --- İl özel dairesinden emekli olan Harita Mühendisi Mehmet Bozdoğan’ın Notu (Aynen Eklenmiştir): “Şeref YEŞİLDAL'ın 13 yıl önce  bu yazıyı yazdığı zaman Ihlara vadisine asansör yapılsın mı tartışmalarının zirve yaptığı bir dönemdi.    Devamlı toplantılar yapılıyordu.    Bu dönemde Kültür Bakanlığı turistlere bu soruyu sormuş ve turistlerin ekserisi genciyle yaşlısıyla asansör fikrine karşı çıkmışlardı.” Tüm bu gerçekler varken gelen birkaç misafir kiliselerin olduğu yere  inemedi diye tarihi  emanetleri heba edemeyiz Doğa ile cebelleşmek kimseye yar getirmez, Yapılacak doğru şey BELİSIRMAYI eski haline belki daha güzel şekilde yaparak vadinin yaşayan nefesi olması sağlanabilir    Dahasını isteyenler Yaprakhisar kalesini turizme açsınlar orası Selime Katedrali ile bir bütünlük sağlayacaktır. Doğayı yıpratmak değil hedef gelecek kuşağa aktarmak için yaşatmak olmalıdır   Yeşil Doğa Derneğinin tüzüğünde Tabiat varlıklarının korunmasını sağlar gerekirse mücadele eder cümlesiyle  işin takipçisi olacağımızı beyan ederim, Aksarayı sevmek biraz sorumluluk ister gelecek nesillere taşınacak o kadar çok değerlerimiz var ki...! 

Devamını Okumak İçin Tıklayınız