bi'dakka!
durun bi'dakka, derin bir nefes alın ve n'oluyor diye düşünün, yalnızca bi'dakka.. uzunca ve derin analizlere girmeden olabildiğince sadeleştirerek değineceğiz, hızla birbirini yiyip bitirenlere, hızla geleceğimizi alıp götürenlere.. ve öncelikle "seçilenlere" sesleniyorum, harala gürele gündemlere boğmayın.! "seçenlere" sesleniyorum, boş laflara kanıp gündemlere boğulmayın..! öyle telaşlanmaya da gerek yok.. düşünen için çok söze hâcet yok, düşünmeyen için de çok söze hâcet yok.. herhangi bir özel amaç, hedef gözetmeksizin salt sorumlu, sade vatandaş duyarlılığıyla, "hırsız vaaar" diye bağıranlar var ya, daha düne kadar, böyle bağıran her kim olursa olsun herkesler yardımına koşardı.. son zamanlarda ise "hırsız vaaar" diye bağıranların yine peşlerinden koşuluyor ama bu kez hırsız diye işaret edilenleri değil hırsız vaaar diyenleri yakalamak için.. artık rüşvet, yolsuzluk, dolandırıcılık, irtikap, zimmet gibi suçlarla daha doğrusu "tüyü bitmemiş(bitmiş) yetimlerin istihkakını, hazineyi boşaltmakla suçlanmanın öteki adı oldu bu sözler, üzerilerine alınanlarca tabii.. adli ve güvenlik görevlileri de artık suçlananın değil suçlayanın peşinden koşuyor.. işin aslı esası öyle veya böyle, sonuçta böylesine yaygın bir kanı oluştu, bu durum ise hiç ummadığımız bir sonuç verdi.. bildiğimiz basit, âdi hırsızlıklara, sokak hırsızlarına gün doğdu, bundan böyle hırsızlık yaparken suçüstü yapıldığında, ev sahibi "hırsız vaaar" diye bağırdığında, güvenlik görevlileri ev sahibini "protestocu" diye sorgusuz sualsiz alıp götüreceği için hırsızlar da işini rahatsız edilmeden yapacak, çoğu kimseye de "bu zamanda suçlayan değil suçlanan olmak varmış" dedirtecek şekilde.. suçlayan ve suçlanan aynı terminolojiyi kullanıyorsa, nerede durulmalı..? isacı veya musacı değil muhammedî olunmalı, nasıl mı..? "ey iman edenler, kendiniz, ana-babanız ve en yakınlarınız aleyhine de olsa yalnız Allah için şahitlik ederek adaleti titizlikle ayakta tutanlardan olun, nefsinizin arzusuna uyarak adaletten uzaklaşmayın, eğer şahitlik ederken dilinizi eğer-büker çekinirseniz bilin ki Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır"-Nisâ-135- adalet ve hakkâniyet, taraftarlık yapmakta değil hakkın yanında olabilmekte, durabilmektedir, emr-i ilâhîde buyurulduğu gibi.. konumuz, günlerdir ülke gündemini işgal eden, daha da işgal edeceği izlenimi veren ses kayıtları.. amaç, adaleti tesis ve hakkı teslim ise yangına dönüşmek üzere olan bu kıvılcımı yasal, meşru ve doğru zeminde söndürmenin yolu mu..? emekli bir ceza yargıcı olarak diyorumki, "atı alanın üsküdar'a geçmesine imkan verecek" kadar zaman kazandırıcı formüller, formalitelerle oyalayıcı süreçler işletmek yerine, bazıları için sadece "günler" alacak, bazıları içinse yalnızca "saatler" alacak uzman tesbitleri ve kriminal incelemeler yeterli.. bu kadar basit mi..? evet, bu kadar basit.. bu kadar basit, sade ve hızlı işlemlerle çok kısa sürede sonuca ulaşılabilecek vahim iddialar yalan ve iftira ise bunları ortaya atanları mahkum edecek, bumerang misali yapılanlar geri tepecek, aynı iddialar, bu kez ortaya atanları vuracak, yalan ve iftira atılanları toplumun gözünde büyütecektir.. bir de böyle düşünmek nasıl olur..? isacılık ve musacılıktan geçinenlere inat, muhammedî olabilmek..! not.. bugün 28 şubat, hiçbir dönem bin yıl sürmese de iyi veya kötü yaptıklarımız bin yıl arkamızdan gelecektir.. E-Posta: ramazantoprak19@gmail.com